Bir gün Nadir'in annesi ona bir düdük satın almıştı. O gün, Nadir'in hayatının en güzel günüydü. Sevinçten sanki kanat açmış kuş gibiydi. Uçmak istiyordu.
Sabahtan akşama kadar düdük Nadir'in dudağından düşmüyordu. Kâh polis oluyor, arabaları için düdük çalıyor; kâh maçın hakemi oluyordu. Bazen de annesine ve kız kardeşine düdük çalıyordu.
- Düüüt! Öğle yemeği vakti!
- Düüüt! Ödev vakti! Ablacığım bana ödevimi söyle.
- Düüüt! Çocuk programı vakti!
Nadir o gün mutluluktan, iyice yemek yiyip açlığını gideremiyordu. Ödevi tekrarı da henüz yirmiye ulaşmamıştı. Çocuk programından da bir şey anlamadı. O küçük ve altın renkli düdüğü her şeyin yerini tutmuştu.
Geceleyin Nadir'in babası geldiğinde Nadir bir daha düdük çaldı ve şöyle dedi:
- Babam geldi, babam geldi!
Akşam vakti de Nadir sürekli düdük çalıyordu. Nadir'in babası yorgundu ve dedi ki:
- Yavrucuğum! Başıma ağrı girdi. Düdük çalmayı yarın sabaha bırak!
Nadir'in annesi de şöyle dedi:
- Benim de senin düdük çalmandan kulağıma ağrı girdi.
Nadir'in ablası da şöyle dedi:
- Eğer bir daha düdük çalarsan onu alırım.
Nadir çok rahatsız oldu. Hiç kimsenin kendisini sevmediğini düşündü. Düdüğünü attı ve uyumaya gitti. Annesi de onun arkasından gitti ve düdüğünü ona götürdü. Onu sıvazladı, okşadı ve şöyle dedi:
- Oğlum! Sen rahatsız olmamalısın.
Nadir şöyle dedi:
- Ben sizinle bundan sonra konuşmuyorum artık.
Annesi:
- Niçin?
Nadir:
- Beni sevmediğiniz için, sizin kendi düdüğünüz olmadığı için gönlünüz benim düdük çalmamı istemiyor.
Annesi gülümseyerek şöyle dedi:
- Sen yanılıyorsun. Biz seni çok seviyoruz. Eğer sevmemiş olsaydık bu düdüğü sana almazdık. Biz sadece bu düdüğün acı ve keskin sesinden yorulduk. Yarın tekrar düdük çalabilir ve oynayabilirsin.
Annesi, Nadir'i öptü ve altın düdüğü ona verdi. Nadir de onu öptü ve şöyle dedi:
- Eğer izin verirsen düdüğü yastığımın altına koyayım. Gönlüm yarın hepinizi düdük sesiyle uyandırmak istiyor.
Annesi izin verdi ve şöyle dedi:
- Korkarım bu gece düdük rüyası görürsün.
Nadir güldü ve şöyle dedi:
- Gönlüm borazan rüyası görmek istiyor. Borazan, düdükten daha iyidir.
Sonra düdüğü yeşil yastığının altına koydu ve uyudu.
Gece yarısına doğru, bir hırsız onların evinin avlusunun duvarından yukarı çıktı. Ayaklarını yavaş yavaş basarak apartmana girdi. Herkes uykudaydı, hatta Nadir bile... Rüyasında spor karşılaşması zilinin çaldığını görüyordu. Öğretmen, ona hakem olmasını söylemişti. Çocuklar oyun oynuyorlar, onun da düdük çalması gerekiyordu. Nadir, düdüğü yastığın altından aldı ve dudaklarının arasına koydu. Ansızın oyunda çocuklardan birisi faul yaptı, Nadir de uzun bir düdük çaldı. Çocuklar, onun düdüğünün sesine uymadılar. Nadir ikinci kez, üçüncü kez düdük çaldı. Nadir'in düdüklerinin sesinden hırsız şaşırdı ve çok korktu. Bu sesin polis düdüğünün sesi olduğunu zannetti. Kaçıp kurtulmak için kapıya doğru koştu. Fakat başını duvara vurdu ve yere düştü. Bu seslerden hepsi uyandılar ve lambaları yaktılar.
Nadir'in dışında hepsi uyku sersemiydiler ve adeta rüya görüyorlardı. Nadir de henüz karşılaşmanın hakemi idi. Zaman zaman düdük çalıyordu. Babasının, hırsızın elini bağlamakta olduğundan haberi yoktu. Annesinin polise telefon etmekte olduğunu bilmiyordu.
Ablası, Nadir'i çağırdığında o, yeni karşılaşmanın son düdüğünü çalıyordu. |