Birisi r'leri çıkartamıyor, diğerinin başı h'lerle dertte. Hâlbuki güneşi eksik etmedim evden. Temiz hava aldılar. Kedileri bile sık sık yıkadım, sırf çocuklar oynuyor diye. Bahçedeki domatesler bu sene az kızardı sanki ama bunlar da kelimeleri bozar mı? Ah, ah! Doğru ya. Fehime Nine'nin teyzesinin oğlunun kız kardeşinin kocasının torununun arkadaşı demişti. Sabahları güneş doğarken üç horoz aynı anda öterse ve tam o anda musluk iyi sıkılmadığı için su damlatırsa çocuklar geç konuşur. Geç konuşursa da kemaliyle güzel konuşamayabilir, demişti. Şimdi ben dertlenmeyeyim de kim dertlensin? Bu çocuklar düzgün konuşamazsa, saçlarını da düzgün tarayamaz. Düzgün taranmamış saç iyi yıkanmış olsa neye yarar? Ki sular da temiz akar mı acaba çocuklar güzel konuşmayınca?
Yeter, kukumav kuşu gibi düşündüğün, kör tilki gibi dertlendiğin, dişi dökülmüş köstebek gibi eşindiğin. Üzülecek başka şey bulamadın mı? Bugün çilli horozun seher vaktindeki gecikmesine üzül. Yatağımda sağdan sola dönmeden önce öterdi de bilirdim vakit gelmiş. Bugün hem sola döndüm, hem ayağa fırladım, anca öttü. Ama sen tutmuş çocukların kelimelerine üzülüyorsun.
Babacığım, nasıl üzülmeyeyim. Kıvırcık saçlı olan, hayır yerine hayıv diyor, ufağı ise o şeker gibi ses tonuna rağmen hadi bile diyemiyor.
(Devamı BeyazBulut dergisinin 2. sayısında... Abone olmak için tıklayın.) |