Anasayfa
Binbir Bulut Masalları
Bir Şiir Sana, Bir Şiir Bana
Deneme Bir Kii
Beyaz Mikrofon
Tavşanlı Makas
Kahkaha Ağacı
BB Kitaplığı
Anne, Baba Baksana!

Çocuğumla Sağlıklı İletişim Kurmak İstiyorum Ama Nasıl? - 2

Yazan: Sevde Düzgüner

Tek başına olmak ile yalnız kalmak aynı değildir. Tek başına olmak daha çok fiziksel bir gerçekliği ifade ederken yalnızlık psikolojik bir durumdur. İnsan, kalabalıklar içinde bile yalnız kalabildiği gibi ailesi ile vakit geçirirken de yalnız hissedebilir. Yukarıdaki karikatür, babası gazete okuyan, annesi örgü ören bir çocuğun yalnızlığını çok güzel anlatıyor. Aslında bir çocuğa verilebilecek en büyük ceza onu ıssız bir adaya terk etmektir. Oyuncakları, parası, okulu ve arkadaşları olsa bile anne-babasının ilgi ve sevgisinden yoksun bir çocuk ıssız bir adada yaşıyor demektir.

Hiçbir anne-baba çocuğunu sevgisiz ve ilgisiz bırakmak istemez ama -maalesef- bazen bunu istemeden yapıyoruz. Çünkü kurulan iletişimdeki gizli mesajları doğru anlamak ve doğru mesaj göndermek her zaman kolay bir iş değildir. O halde insan ilişkilerinin üzerine kurulu olduğu bireyin manevi ihtiyaçlarını bilmek ve davranışlarımızı buna göre düzenlemek önemlidir. Her inansın bir iç dünyası (can) bir de dış dünyası (sosyal yüz) vardır. Bu iki dünya arasındaki fark günümüzde sıklıkla kullanılan stresi oluşturur. Yani yapmak istediklerimizle yaptıklarımız birbirini tutmadığı zaman bir çatışmanın içinde buluruz kendimizi. İnsanların olayları anlamlandırdıkları yer, iç dünya yani candır. İç dünyasında mutlu olan birinin hayatında da stres az olur.

İç dünyasında insan varoluşunun beş boyutu vardır. Diğer insanlarla ve özellikle çocuğumuzla kurduğumuz iletişimde bu beş boyut göz önünde tutulursa sağlıklı bir iletişimin temelleri atılmış olur. Yakın çevremizde ve kendi çocuklarımızda karşılaştığımız örmeklerle bu boyutları şöyle sıralayabiliriz:

Umursanmak: Heyecanla eve giren Ali, faturaları hesaplamakta olan babasına gözlerinde sevinç ışıltılarıyla seslenir: "Baba! Bugün okulda maç yaptık, tam 5 tane gol attım!" Babası başını yapmakta olduğu toplama işleminden kaldırmadan cevap verir: "İyi".

Bu ilişkide babanın Ali'ye gönderdiği mesaj "senden daha önemli işlerim var" olmuştur. Bu çocuk, babasıyla kurduğu iletişimde umursanma ihtiyacını giderememiş demektir. Oysa babası onun heyecanını daha görür görmez fark edip işini bıraksa ve Ali'nin göz hizasına inerek ona "Bugün okulda bir şey olmuş belli. Gel de bana anlat ancak tam 10 dakikan var. Sonra işlerime dönmeliyim" dese inanın Ali tüm günü o 10 dakikaya sığdırır. Böylece ona "sen ve senin duyguların benim için önemli. İşlerim senden önemli değil 10 dakika bekleyebilir" mesajını verir. Burada dikkat edilmesi gereken husus işi bırakıp tamamen çocuğu dinlemeye başlanırsa bunun sonunun gelmeyeceği ihtimalidir. Çocukların dünyasında anlatılacak çok şey olduğu için baştan sınır koymanın iki taraf için de kırıcı olmayacağını unutmayalım.

Kabul Edilmek: "Ne biçim giyinmişsin öyle! Sen hiç saçını taramaz mısın be evladım?"

Sağlıklı iletişim ikinci kuralı karşımızdaki kişiyi, çocuğumuzu onu yargılamadan olduğu gibi kabul etmektir. Çocuğuna yukarıdaki gibi seslenen bir annenin ona gönderdiği iki mesaj vardır. İlki "sen varsın, seni kale alıyorum". Çünkü onunla ilgilenmiş ve iletişime geçmiştir. Ancak diğer mesaj, "sen varsın ama sende bir bozukluk var" şeklindedir. Bu tür iletişim zorlukları özellikle ergenlik dönemi gençleri ile aileleri arasında geçmektedir. Kendi kişiliğini oluşturana kadar genç, faklı modeller dener. Bu süreç anne-babalar için oldukça sıkıntılı bir dönemdir. Ancak ergenlik dönemindeki çocuğunun psikolojik gereksinimlerini bilen ve gidermek için uğraşan ebeveynler bu dönemi daha kolay geçirirler. Bu noktada belki de anne-babaların kendi gençliklerini hatırlamaları ve kendi gençlik yılları sosyal çevre ile çocuklarının yaşadığı sosyal çevrenin aynı şartları içermediğini göz önünde tutmaları faydalı olabilir.

Değerli Olmak: Ramazan ayında tüm akrabalar küçük Suatlara iftara geldiler. Amca, hala, teyze, dede ve nine hep orada. Sofralar hazır ve top atıldı ama Suat ortalarda yok. Kimse yemeğe başlamaz ve Suat'ın gelmesi beklenir.

İnsan kendini daha büyük bir bütünün vazgeçilmez, yeri doldurulamaz, emsalsiz, tek parçası olarak gördüğü an değerli hisseder. Bu örnekte anlatılan hikaye bizim kültürümüzün insana ne kadar çok değer verdiğinin de bir göstergesi aslında. Türk geleneklerinde herkes sofraya oturmadan yemeğe başlanmaz ve burada Suat'a gönderilen mesaj "sen bizim için özelsin, bak sen olmadan yemek yiyemiyoruz" şeklindedir. Ancak unutulmalıdır ki; Eşlerin birbirlerine "sen değerlisin" mesajını vermeleri çok önemlidir. Bu mesajın verilmediği bir ortamda çocuk, kendisini ait hissedeceği bir aile algılayamaz. Bu sebeple çocukla kurulan iletişim kadar anne ve babanın (ve diğer aile fertlerinin) birbirleriyle olan iletişiminin de sağlam temellere oturması, varoluşun beş boyutunu içermesi önemlidir.

Yeterli Olmak: Küçük Melike: "Anne tabakları ben götüreyim mi?"

Her insan kendini güçlü ve güvenilir görmek ister. Kişinin kendi başına bir şeyi yapacağına olan güveni, özgüveni oluşturur. Sosyal ortamlarda kendini rahatlıkla ifade edebilen kendine güvenen bireyler, çocukluklarından beri bu güveni kazanmış kişilerdir. Örnekteki Melike'nin annesine gönderdiği mesaj, "anne ben büyüdüm, senin gibi tabakları kendim götürebilirim" şeklindedir. Bu mesajı algılamayan bir anne tabakları kırar ve kendine zarar verir endişesiyle Melike'ye izin vermeyebilir. Ancak kızının yeterli olmayı istemesinin farkında olan anne, tabak yerine daha az zararlı olacağını düşündüğü kaşıkları götürmesine izin vererek onun kendine güven kazanmasına yardımcı olur.

Sevilmek ve Özlenmek: "Oğlum bugün doya doya oynadın mı?"

Her insan sevilme ve özlenme ihtiyacı ile doğar. Karşımızdaki kişiye onu sevdiğimizi söylemenin çok çeşitli yolları vardır. Bazen bir gülümseme, bazen onun en sevdiği yemeği yapmak, bazen de onunla birlikte maç izlemek... Çocukların (özellikle 3-6 yaşlarında) sevme ve sevilme-özlenme ihtiyaçları çok yüksektir. Sevmek fiilini cümlelerinde çok sık kullanır. Düştüğü zaman başını vurduğu sehpayı onu sevmeyerek cezalandırır. Burada hayati öneme sahip olan husus, anne-babanın çocuğuna sınırsız fedakarlık değil koşulsuz sevgi göstermesi gerektiğidir. Çocuğuna olan sevgisinden dolayı onun ödevlerini yapan bir anne-baba, çocuklarına sorumsuz olmayı, anne-babasına bağımlı olmayı ve kendine güvenmemeyi de öğretir. oysa koşulsuz sevgide çocuğa sadece kendisi olduğu için onu sevdikleri mesajı verilir. Ayrıca, "aferin oğluma tüm dersleri pekiyi. Aslan oğlum benim" şeklindeki bir ifade çocuktan çok başarısını öne çıkarır. Bu tür sevgi ifadeleri koşulsuz sevgi ile desteklenmelidir. Çocuğu eve geldiğinde ona önce dersi olup olmadığını değil o gün doya doya oynayıp oynamadığını soran bir baba çocuğunun mutluluğunu önceliyor demektir. Eğer çocuk "oynamadım" derse ona belli bir süre ayırıp beraber oynamaları sonra kendi işlerine dönmeleri sağlıklı iletişimin özünde yatan koşulsuz sevgiye büyük yatırım yapar. Bu tür sevgide çocuk hata yapmış olsa bile ailesi onu sevmemekle itham etmez; "seni seviyorum ama davranışını onaylamıyorum" der.

Değerli anne ve babalar,

Çocuğumuza varoluşun beş boyutunu yaşatmanın en etkili yolu, onu dinlemektir. Unutmayalım ki çocuklarımıza verebileceğimiz en büyük miras, onların varoluşun beş boyutunda beslenmiş ve bu inanmış güçlü bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır.

Not: Yazıda Doğan Cüceloğlu'nun eserlerinden faydalanılmıştır. Ayrıntılı bilgi elde etmek isteyenler o eserlere başvurabilir.

<- Geri Git

Bu Bölümde Başka Neler Var?
Sen de Katıl Bize
Toplam 2 yorum yapılmış.
Üye Girişi
Kullanıcı Adın:
Şifren:
[ Ücretsiz Üye Olayım | Şifrem Neydi? ]
İyilikler Antlaşması
Merakettin Amca, biz neden yaşıyoruz?
Serin Selamlar
Meraklı Ce, Sultan Fatih'le Tanışıyor
Kocaman Ayaklı Çocuk: Menta
BeyazBulut Çocuk Ülkesi | © 2005-2025