Burası kalabalık ve sıcak. Dinlenecek gölgeleri bir türlü yakalayamıyor insanlar. Ağaçlar başlarını bir o yana bir bu yana sallıyor. Kim görüyor? Cik cik cik diyor kuşlar. Kim duyuyor? "Hey!" dese sesini duyacak karşı camdaki teyze ama perdeyi aralamıyor bile şüpheci komşu.
Perdeyi aralayan, gölgede terini silen, bu hangi kuş diye merak eden olsa, görecek Cicika'yı. Bak Cicika tam da orada. Kulak vermiş bir şeylere, her zamanki gibi.
Cicika insanın çok olduğu şehirlerden birinde yürür. Oturur, soluklanır. Bazen çimlere uzanır. Saklanır bazen. Görür, duyar, dinler. Cicika sebepsiz neşelidir. Cicika kederli gülümsemedir. Cicika meraklı bir kuştur. Cicika yeri geldiğinde çok inatçı dik bir yokuştur.
Cicika'ya ilk kim Cicika demiştir, gerçek adı bu mudur? Kim bilir? Kim bilir nerede ne zaman bu sorunun cevabı karşımıza çıkabilir?
Cicika tahta bir sandığa yaslandı. Biraz etrafı seyretti. Günlerdir dalında hiç solmayan çiçeklere hayretle baktı: Hepsini toplayıp başıma şapka mı yapsam, yoksa altına yatsam ve uyusam mı? Amaaan, dedi. Hiç uykum yok şimdi. Ayaklarımı zor tutuyorum yerinde. Sek sek oynamak, rüzgârı kovalamak istiyorlar. Çiçekler, siz burada kalın. Bu tahta sandığa her yaslandığımda bana göz kırpın.
Cicika tahta sandığa döndü, tık tık tıkladı. İçi dolup dolup boşalıyor, dedi. Tıpkı midem gibi. Kikirdedi. Cicika yürümeye devam etti.
Yoldaki taşı kenara fırlattı, gol oldu. Küçük bir ekmek parçasını duvarın üstüne kaldırdı. Bir kedi yalandı ve gerindi lokmadan sonra. Cicika büyük bir kapının önünde durdu. Tabelayı okumaya çalıştı. Üç beş kelime yuvarladı dilinde. Okumayı biliyor gibi yaptı. Çok ciddi birkaç çocuk, annelerinin yanında kapıdan çıktı. Cicika anladı burası neresi. Bir taşa daha tekme attı Cicika. Oh olsun, dedi koca binaya.
Cicika birden sekize atlayıp adımlarını saydı. Bu rakamlardan hiç rahatsız olmadı. |