Duvarların dili olsa da konuşsa derler ama onlara kulak veren çok azdır. Ben kerpiç ve mütevazı bir evin kuzey duvarıyım. Uzun süren seferlerden her döndüğünde benimle sırt sırta verip yumuşak bakışlarıyla dağlara bakan bir ev sahibim var. Dosdoğru bir adam. Öyle ki doğruluk ona adını vermiş. Adı Ebubekir. Lakabı Sıddık. Peygamberin en yakın dostu.
Peygamberim efendim bu eve sık sık gelir. Bazen yemeğe de kalır arkadaşlarıyla. Bu yemeklerden biri var ki hiç unutamam:
Medine'nin en sıcak günlerinden biriydi ve O, yakın arkadaşlarıyla birlikte bize misafirliğe geldi. Evin kızı Esma hemen sofrayı kurdu. Sofrada büyükçe bir kapta taze hurma, mısır ekmeği ve süt vardı. Her zamanki gibi Allah'ın adıyla ve sağ elle başladı. Diğerleri de hemen aynısını yaptı. Zaten sürekli onu takipte ve taklitte yarışıyorlar. Yemek yerken diğer yandan da arkadaşlarıyla tatlı tatlı sohbet ediyor. Dünyanın en güzel insanını izlemek öyle güzel, öyle doyulmaz ki... Her hareketi bir şarkı gibi uyumlu. Ne çok hızlı ne de çok yavaş yiyor ve sadece kendi önünden... Yine çok yemeyecek biliyorum. Sofradan tam doymadan kalkacak.
Ama o da ne? Neden bütün hurmaları o yemiş gibi önünde hurma çekirdeklerinden bir yığın oluşmuş? Neredeyse yediği çekirdekleri sayacak kadar dikkatle izlemiştim oysa onu. Belki de iki çekirdekliydi hurmalar. Üstümde asılı olan gün görmüş eleğe:
- Hiç iki çekirdekli hurma gördün mü?, diye sordum. Gözleri iyice seçemeyen yaşlı elek:
- Garip sorular soracağına Peygamber n'apıyor bana onu anlat, diye payladı hemen beni. Ona gece anlatma sözü vererek bu işten sıyrılmıştım ama çekirdeklerin sırrını hâlâ anlayamamıştım. Nihayet ev sahibim imdadıma yetişti ve şaşkınlıkla dostunun önündeki çekirdek yığınını göstererek:
- Ya Resulallah, ne kadar çok yemişsiniz. Önünüzde bir sürü çekirdek birikmiş, dedi muzip bir ifadeyle. Peygamber hariç herkes buna şaşırmıştı. Dostuna gülerek baktı ve:
- Sen benden daha çok acıkmışsın anlaşılan, baksana bütün hurmaları çekirdekleriyle yemişsin, dedi.
O gün hem şaşırdığımız hem de çok güldüğümüz bu şakayı gece olunca yaşlı eleğe de anlattım. Meğerse ev sahibim kendi yaptığı espriye daha akıllıcasıyla karşılık veren dostuna küçük bir oyun oynamış. Odadaki diğerleri gibi gözü kulağı peygamberde olan ben, onun yediği hurmaların çekirdeklerini çaktırmadan peygamberimin önüne koyduğunu nasıl da fark etmemiştim. |