Uzun yaz tatili bitti. Okullar açıldı. Ders zilleri çaldı. Bütün öğrenciler sınıfları doldurdular. Okulda kendilerini bekleyen kitaplar vardı. Okulun ilk günü çocuklar, kitaplarıyla döndüler evlerine. Tabi bizimkiler de eve bir yığın kitapla geldiler.
İftardan sonra "Hadi baba kitap ve defterlerimizi kaplayacağız bize yardım eder misin?" dedi kızım. Tabi onun benden yardım istemesi kitapların tamamının benim tarafımdan kaplanacağı anlamına geliyordu. "Tamam, getirin bakalım şu kitaplarınızı" dedim. "Makas, izolabant ve kitap kaplarını da unutmayın." Zaten her şey hazırlanmış, birkaç dakika sonra bir sürü defter ve kitabı önüme yığıverdiler.
Ne kadar da çok kitap varmış öyle, şunlara bir göz atayım dedim. Evet, işte şu öğrencilerin korkulu rüyası Matematik kitabı ama bayağı renkli ve güzel görünüyor. Şu Fen Bilgisi kitabı... Hımm şu Sosyal Bilgiler... Bir de Trafik kitabı var, bizim zamanımızda böyle bir ders yoktu. Tabi olmaz bizim zamanımızda, bu kadar çok ne araç vardı ne de kazalar olurdu.
Aa bu ne? Oruç Kitabı. Oruç dersi de mi var acaba?, demeye kalmadı kızım: "Baba o kitabı geçen yıl Ramazan ayında bana hediye etmiştin ya, ders kitaplarımın içine karışmış. Ramazan başladığından beri okuyordum, gerçekten çok güzel bir kitap" dedi. Evet hatırlamıştım.
Kitabı şöyle bir karıştırdım. Gerçekten güzel bir kitaba benziyordu. İçinde Ramazan'la ilgili o kadar çok bilgi vardı ki bir süre kitap kaplama işine ara verip çocuklarla beraber kitaptan bölümler okuduk.
Kitabı kim mi yazmış? Tabi ki; Melek Çe. Uğurböceği Yayınları'ndan çıkan kitabın kapağında ne yazıyor biliyor musunuz?
"Hoş geldin oruç kuşum"
Melek Çe'yi ve tüm oruç kuşlarını selamlıyoruz. |