| Resimleyen: Dilek Gülcemal |
Büyüklerin yazdığı masallar bazen sizi de şüphelendiriyor mu? Beni şüphelendiriyor doğrusu. Açık söyleyeyim bazı anlattıkları bana bir şeyleri çağrıştırıyor sanki. Büyükler neyse de... Acaba bir gün tavşanlar bir masal yazsa nasıl olur? Hımm. Düşünmeye değer değil mi? Kimbilir, bir gün gerçek olur belki bu dediğimiz. Kimbilir...
Neyse. Şimdi biz de bir masal girişindeyiz, o yüzden lafı fazla uzatmayalım. Birkaç kahramanımız var. Bunlardan ilki İrigöz Tavşan. Bir de onun kardeşi var. Gözleri çekik olduğu için ona da Japon Tavşan diyorlar. Bilge yıldız masalımıza bir ara katılacak ve çok cici nasihatler edecek bize. Onun görevi bu çünkü.
Bu masalda iki şey daha geçecek ki bunlar da çok önemli. Birisi Altıncı Sebze Meyve Festivali, diğeri ise Kardanadamlar Derneği. Bakalım nasıl olacak da bir araya gelecek tüm bu anlattıklarımız.
Önce İrigöz Tavşan'dan başlayalım. İrigöz Tavşan, her tavşan gibiydi tabii ki. Ama sıradan bir tavşan olsa da onun da sevdikleri-sevmedikleri, bekledikleri-beklemedikleri, yedikleri-yemedikleri ve daha bir sürü değişik özellikleri vardı. İşte bunun için bu tavşan, bir masalda rol almayı fazlasıyla hak ediyordu. Diğer tavşanlarla karışmasın diye de İrigöz Tavşan diyoruz adına.
İrigöz Tavşan her sabah güneş doğmadan kalkar, biraz kitap okur biraz oyalanır sonra tekrar uykuya dalardı. Bir müddet sonra tekrar uyanır, günü böylece başlamış olurdu. Biraz havuç, biraz marulla kahvaltı eder, sonra da işinin başına geçerdi. Onun diğer tavşanlardan farklı olduğunu anlamışsınızdır herhalde. Bu sebeple kuşkusuz yapacak çok işi vardı. Ama bir şey vardı ki bütün zihnini meşgul ediyordu. Nedir yahu bu? Bir tavşan ne için yorar kafasını, diyenler için sebze meyve festivaline getireceğiz sözü.
Bakın, bu sebze meyve festivali çok güzel bir şey. Adı üstünde sebze ve meyvenin her türlüsü oluyor burada. Hayvanlar ve çocuklar... Hepsi bir araya geliyor ve yiyip içiyor buradaki şeylerden. Kim getiriyor peki bu kadar meyveyi sebzeyi? Hah. Burası önemli işte. Ormandaki bazı gönüllü ve iyiliksever hayvanlar önderlik ediyor bu işe. Ve herkese duyuruyorlar: İşte efendim bu yıl sebze meyve festivali şu tarihte şu yerde yapılacaktır. Katkılarınızı ve katılımlarınızı bekleriz. Saygılarımızla... Bazı umursamazlar gülüp geçiyor buna. "Aman" diyorlar "Niye verecekmişim ki yiyip içtiklerimden. Ne olacak orda boy gösterince. Hıh. Kendim toplar kendim yerim. Bana ne başkalarından?"
Onlar öyle desin dursunlar. Bizim İrigöz Tavşan gibileriyse "tabii" diyorlar bu teklifi duyunca. "Bir hayvan elbette paylaşmalı elindeki her şeyi. Bu yiyeceği bile olsa paylaşmalı. En iyisinden en güzelinden vermeli herkese. Hem bu festivale bir sürü çocuk geliyor. Hem onlarla tanışırız hem veririz yiyeceğimizden. Ne kaybederiz. Ne çok şey kazanırız tersine. Hiç tanımadığımız tavşanlar, başka hayvanlar, küçük çocuklar, sonra onların minicik gülüşleri, bitmeyen teşekkürleri... Daha ne olsun..."
O böyle diyor ve hep kazanıyor. Çünkü güzel düşünen, iyi niyetle yola çıkan kim kaybetmiş ki. Ama erken ama geç... Bakın ne diyorum? Belki de geç. Ama olsun. Sonunda kazanmak olduktan sonra geç olsa ne olur, erken olsa ne? İşte hep böyle düşünür bizim İrigöz Tavşan.
Ve işte akıp gider zaman, sebze meyve festivalinin altıncısında kalır öylece. Çünkü bu masalın en heyecanlı yeri orada geçecektir. Biz anlatırken, dönecektir yine zamanın dönmedolabı. O dönedursun, biz gelelim masalımıza.
(Devamı gelecek bölümde...) |