Anasayfa
Binbir Bulut Masalları
Bir Şiir Sana, Bir Şiir Bana
Deneme Bir Kii
Beyaz Mikrofon
Tavşanlı Makas
Kahkaha Ağacı
BB Kitaplığı
Binbir Bulut Masalları

Altıncı Sebze Meyve Festivali - 4

Yazan: Nesibe Şahin

Resimleyen: Dilek Gülcemal

(Önceki bölümden devam...)

İrigöz Tavşan böyle düşünüp dururken Sebze Meyve Festivali'nin günü gelmişti bile.

Geniş bir meydanda yapılan hazırlıklar son sürat devam ediyordu. Beş yıldır düzenli olarak yapılan festival, büyük bir coşkuyla altıncı olarak gerçekleştirilecekti. Herkes çok heyecanlıydı.

Nihayet beklenen gün merhaba dedi. Sabahın ilk saatleriyle büyükçe bir örtü serildi alana. Sonra toplanan tüm sebze ve meyveler getirilmeye başladı. Arka tarafa kocaman bir bez afiş asıldı. Üzerinde kocaman harflerle "Altıncı Sebze Meyve Festivali" yazıyordu. Sonra bütün hayvanlar seferber oldu.

Festival başlamıştı. Zayıf bir tilki, cırtlak sesiyle ses kontrolü yapıyordu:

- Se... Se... Ses... Deneme bir-ki... Elma... Armut... Sesim geliyor mu? Evet, başlayabiliriz. Sayın kralımız aslan, çok kıymetli protokol ve sevgili konuklar. Yani sevgili çocuklar... Birbirinden cici hayvanlar... Sincaplar, sansarlar, fareler, hatta ve hatta mırnav kediler... Kurnaz tilkiler, masum tavuklar... Büyük kurtlar, küçük kuzular... Şişman çocuklar, zayıf çocuklar... Alanımızın büyük bir bölümünü kaplayan kocaman ağaçlar... Hepiniz hoş geldiniz efendim.

Tilkinin konuşmasının burasında büyük bir alkış koptu. O ise konuşmaya devam ediyordu:

- Aramızda çok kıymetli konuklarımız var. Uzaklardan, çok uzaklardan, iki orman öteden festivalimize katılan sevgili Karakaplan. Hoş geldiniz efendim. Yine aynı topraklardan, festivalimizin emektarlarından, sevgili Uzundiş Fil. Siz de hoşgeldiniz efendim.

İsmi okunanlar öne çıkıp diğer konuklara selam veriyorlardı. Hafif bir rüzgâr çıktı. Hayvanların tüylerini, çocukların şapkalarını uçurdu. Kısa bir panikten sonra herkes yine normale döndü. Tilki devam ediyordu:

- Şimdi de sırada telgraflarımız var: Yoğun programım nedeniyle nazik davetinize katılamıyorum. Hepinize iyi eğlenceler, hoş vakitler dilerim. İncebacak Leylek. Yeraltındaki ciddi işlerim nedeniyle aranızda olamıyorum. Hepinize selam ederim. Meraklı Köstebek.

Liste uzayıp gidiyordu. En sona çelenk gönderenler de okundu. Ve Kral Aslan selamlama konuşması için sahneye davet edildi. Allah'tan o tilki gibi geveze değildi de lafı fazla uzatmadı.

Az sonra hayvanlar arası yarışmalar başladı. Bu, festivalin en renkli eğlencelerindendi. On tilki arasında yapılan birbirlerinin kuyruğuna basmadan yürüme yarışması tam bir komediydi. En sonunda kazanan tilkiye yapay bir kuyruk hediye edildi.

Eğlenceler uzayıp gidiyordu. Ama hep eğlenecek değillerdi ya. Yoksul hayvanlara yardımlar dağıtıldı. Gelen konuklara festival armağanı olarak üzerinde "Altıncı Sebze Meyve Festivali" yazan cici yapraklar hediye edildi.

Sonra sofralar kurulmaya başlandı. Bütün hayvanlar ve çocuklar seferber olup, büyük sebze meyve yığınlarına doğru koştular. İsteyen istediği kadar yiyebiliyordu. Her çeşit sebze ve meyve mevcuttu burada. Oh ne âlâ...

Herkes istediğiyle, istediği yerde oturabiliyordu. Bugün kurtlar kuzulara yan gözle bakmıyor, fareler kedilerin yanından geçerken nefeslerini tutmuyordu. Tam bir bayramdı yani.

Küçük bir çocuk bir köşeye çekilmiş, bir taraftan maymunların hoş gösterilerini izliyor diğer taraftan elindeki şeftaliyi yiyordu. Birden gözü festivalin büyük afişine takıldı. Altıncı Sebze Meyve Festivali yazıyordu üzerinde. Bir an "62" gibi okudu oradaki rakamı. Sonra orada 62'den bir tavşan çizdi zihninde. Birden sıçradı. Aaa! Burada niye havuç yoktu? Hay Allah. Her sene lezzetli mi lezzetli havuçlar olurdu festivalde. Şimdi niye yoktu ki?

- Burada hiç havuç yoook, dedi yanındakine.

- Aaa, dedi öteki çocuk. Evet, gerçekten havuç yok.

Bu fısıltı yayıldı, yayıldı. Artık alanın öteki ucunda bile konuşuyordu: Bu festivalde havuç yoktu.

Çocuk koşarak tertip komitesindeki tavşan temsilcisini buldu. "Bu ne hal böyle, koca festivalde bir tane bile havuç yok. Bu nasıl şey anlamadım."
Yetkili tavşan kızardı, bozardı bir şey diyemedi. Ellerini iki yana açıp, boş boş bakındı çocuğa.

- Ehem... Şey... Nasıl desem... Kem küm...

Sonra olay büyüdü. En yetkili kişilere soruldu. Yetkili kişi:

- Efendim şimdi şöyle bi şey. Biliyorsunuz o havuçları bize İrigöz Tavşan adında birisi topluyordu. O çok uzakta oturduğundan haber edemedik. Unutmuşuz. Bu yıl idare edin böyle.

Yaa. Gördünüz mü dediğini? Zavallı İrigöz orda beklesin, çocuklar havuçsuz kalsın. Şunun dediğine bakın. Buna olsa olsa vurdumduymazlık denir. Ama oluyor böyle şeyler, ne yapalım.

Çocuk baktı ki olacak gibi değil. Ayrıldı tavşanın yanından. O lezzetli havuçların tadını damağında hissetti birden. Nedendir bilinmez bir üzüntüdür aldı içini. Hiçbir şey yiyip içemedi daha. Öylece kalakalmıştı.

Festival yapılan çekilişle son buldu. Bir sansara oyuncak bir tavuk çıkınca herkes gülmeye başladı. O çocuğun üzüntüsü sayılmazsa mutlu bir festival daha bitmiş oluyordu...

* * *

İrigöz tavşan batan güneşin ardından hüzünle baktı. Ahh. Bir festival geçmişti ama bu defa onun havuçları ikram edilememişti kimseye. Hepsi neyse de çocuklara çok üzülmüştü. Çünkü bütün çocukların havucu çok ama çok sevdiklerini gayet iyi biliyordu. Ama bu defa olmamıştı işte. İçi cızz etti birden. Ne yapsaydı ne etseydi.

Düşündü, düşündü.

"Ben küçük bir tavşanım" dedi sonra. "Ne yapayım? Çalıştım çabaladım. Elimden geleni arkama koymadım. Ama yok, istemediler benden. Sözümde durdum. Ormanı dolduracak kadar çok havuç topladım. Bundan sonrası Allah'a kalmış. Bilge Yıldız'ın dediği gibi sabretmekten, beklemekten başka çarem yok. Eh. Bekleyeyim o zaman..."

Masalımızın başında ne dedik arkadaşlar? Sabreden er ya da geç kavuşur dileğine. Her zorlukla beraber var bir kolaylık. Gerçekte de böyle bu. Masalda da. İyisi mi biz devam edelim anlatmaya...

Günler günleri kovaladı. Sabah geldi, gece bitti. Güneş gelince ay terk etti gökyüzünü.

Bir gün İrigöz Tavşan posta kutusunda bir mektup gördü: Sayın İrigöz Tavşan. Öndişler Mahallesi, Topkuyruk Sokak, Yuva On beş, Havuçluköy. Hımm. Neydi acaba bu? Hemen gönderen kısmına baktı: Kardanadamlar Derneği. Hay Allah. Bu da neresiydi böyle. Demek kardanadamlar da bir dernek kurmuştu. Mektubu açıp okumaya koyuldu:

"Muhterem İrigöz Tavşan;

Ben Kardanadamlar Derneği Genel Sekreteri Kardan Beyazoğlu. Sizden bir ricamız olduğu için bu satırları kaleme alıyorum. Efendim, duyduk ki elinizde bol miktarda, iyisinden havuç bulunmaktaymış. Bilirsiniz bu zamanda öyle iyi havuç bulmak pek kolay değil. Etraf çürük çarık havuçlarla dolu. O sebeple rica etsek, uygun bir fiyata bu havuçları bize satabilir misiniz? İlginiz için şimdiden teşekkür ederim. Değerli vaktinizi aldığım için özür dilerim.

Saygılarımla.

İmza: Kardan Beyazoğlu
Kardanadamlar Derneği Genel Sekreteri."

- Aaa, dedi irigöz tavşan. Demek havuçlarımı istiyorlar ha?

Şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kalmıştı. Depoya gidip havuçlarına baktı. Mutluca gülümsedi sonra. Derhal bir mektup yazmaya başladı. Memnuniyetle bu teklifi kabul edeceğini yazdı hemen. Önemli olan bu havuçların birilerine faydalı olmasıydı. Ha kardanadamlar ha çocuklar. Ne fark eder...

* * *

Festivaldeki çocuğun tepkisi herkesin dikkatini çekmişti. Tertip komitesi, festivali değerlendirme toplantısında bu konuyu da görüştü. Toplantıda İrigöz Tavşan'ın çok çalışkan birisi olduğu, her yıl onlara havuç topladığı, yokluğunun bilhassa çocuklar tarafından hemen hissedildiği belirtildi. Bunun üzerine İrigöz Tavşan'a bir özür mektubu gönderilmesi kararlaştırıldı. Festival kâtibi hemen yazmaya koyuldu:

"Sayın İrigöz Tavşan;

İyi olmanız temennisiyle satırlarıma başlamak isterim. Efendim, geleneksel sebze meyve festivalinin altıncısını geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdik. Ancak yoğun çalışmalarımız sebebiyle sizinle irtibat kuramadık. Bu sebeple o çok lezzetli havuçlarınız bu yılki festivalde yoktu. Bundan çok büyük bir üzüntü duyduk. Özellikle çocuk katılımcılarımız yokluğunuzu hemen hissetti. Ve bize gelerek rahatsızlıklarını dile getirdiler. Biz de size bir özür mektubu yazmayı kararlaştırdık. Bu ihmalimiz sizi üzdü biliyoruz. Ama bir gerçeği öğretti ki o da bin bir özenle topladığınız havuçların çocuk misafirlerimiz tarafından ne kadar beğenildiğidir.

Bu güne kadarki emekleriniz için çok teşekkür ederiz. Lütfen yedinci festivalimiz için havuçlarınızı bizden esirgemeyin. Tekrar özür diler, engin hoşgörünüze sığınırız.

Selamlarımızla..."

Yeşil bir yaprağa sarılan mektup postacı güvercine emanet edildi. Ve İrigöz Tavşan'ın posta kutusuna konmak üzere uzun bir yola çıktı.

* * *

Kardanadamlar Derneği de hazırlık içindeydi. Önce büyük bir araba temin edildi. Sonra konuşması güzel ve kibar üyelerden birkaç tanesi seçildi. Heyet verilen adrese doğru yola çıktı. Çok gidip az dinlenerek Havuçluköy'e vardılar. Sora sora İrigöz Tavşan'ı buldular.

İrigöz Tavşan onları yakınları gelmiş gibi sevinçle karşıladı. Evine buyur etti. İzzet- ikram yaptı. Misafirlerinin gönlünü hoş etti.

Az sonra laf döndü dolaştı. İrigöz Tavşan'ın çocuk sevgisine geldi. İrigöz Tavşan gözleri dolarak, "havuçlarımı festivaldeki çocukların yemesini ne kadar isterdim" dedi. Bunu duyunca gülümsedi misafirlerden biri.

- Kalbiniz temizmiş Sayın İrigöz Tavşan, dedi. Çünkü kardanadamların tek müşterisi çocuklardır. Kış boyu onlarla oynamaktan çok zevk alırlar. Hatta bazı çocuklar havuç istese; kardanadamlar, burunlarını vermekten çekinmezler. Amacınız gerçekleşti. Çünkü biz çocukların biricik dostuyuz.

İrigöz Tavşan, arka dişleri görünecek kadar çok güldü bu sözlere. Öyle mutlu oldu ki, anlatılmaz.

Az sonra depoya geçtiler. Havuçlara baktılar. Hepsi de dün sökülmüş gibi taptazeydi. Onları çuvallara doldurdular. Arabalarına koyup götürdüler.

Havuçları teslim edince derin bir ohh çekti İrigöz Tavşan. Nihayet arzusu gerçekleşmişti. Bundan sonrası da hayrola inşallah, dedi içinden. Biraz durdu. Boş deposuna bir daha baktı. Ee, dedi. Şimdi ne yapacağım ben? İyice düşündü. Aklına gelen fikirle zıpladı yerinden.

Şimdi arkadaşlar; dedik ya, bu tavşan başka tavşan... Aldı eline kalemi, çıkardı kâğıtlarını önüne. Yazdı yazdı yazdı. Yazdı ki, kimse bir daha bekletmesin kimseyi. Bekletip de üzmesin. Yazdı ki, bundan sonra herkes sözünde dursun. Çocuklar bundan böyle bir masal daha okusun. Adı da "Altıncı Sebze Meyve Festivali" olsun.

-SON-

<- Geri Git

Bu Bölümde Başka Neler Var?
Sen de Katıl Bize
Toplam 2 yorum yapılmış.
Üye Girişi
Kullanıcı Adın:
Şifren:
[ Ücretsiz Üye Olayım | Şifrem Neydi? ]
İyilikler Antlaşması
Merakettin Amca, biz neden yaşıyoruz?
Serin Selamlar
Meraklı Ce, Sultan Fatih'le Tanışıyor
Kocaman Ayaklı Çocuk: Menta
BeyazBulut Çocuk Ülkesi | © 2005-2024