Ben; yani Mustafa, akşamüstü kiraz ağacının dalında gördüm onu. Işıltısı gözlerimi alan, kırmızı, dev bir kirazdı. Oysa ağaçtaki bütün kirazları yemiş bitirmiştim. Bu kocaman haliyle onu görmemem imkânsızdı. Sanırım çok susamıştım. Gözlerim yanılıyor ve dev bir kiraz görmek istediği için beni de yanıltıyordu. Bu hayretengiz olayı çözmeye karar verdim.
Bahçenin en büyük kaçak kirazının yanına yaklaşıyordum. Bütün kaçak kiraz dedektifleri gibi ben de oldukça dikkatliydim. Nasıl da parlıyordu! Neden iki tane değil de tekti? Diğerini kim yemişti? Benden nasıl saklanabilmişti? Yoksa, bu bir tuzak mıydı? Aman Allah'ım, neler düşünüyordum ben. Bütün bunlar rüya mıydı? Eğer öyleyse uyanmadan çözmeliydim bu işi.
Dev kirazı uyanmadan görebilmek için koşmaya başladım. Nihayet tam karşısındaydım. Dalında sallanmaktan yorulmuş, neredeyse yere düşecekti ki, yakalayıverdim onu. Hışır hışır hışırdadı. Onu bu haliyle asla yiyemezdim; çünkü yeşil kurdeleli, kırmızı bir hediye paketiydi. Alt tarafı biraz düz, üst tarafı yuvarlaktı. İlginç bir kirazdı yani. Zaten kiraz değil hediyeydi. Rüya olduğu için garipsemedim. Acaba kiraz dalındaki bu acayip hediyenin içinde ne vardı? Kime aitti? Benim değilse asla açamazdım. "Ama rüyayı gören bensem; paket de benimdir", dedim etrafıma bakınarak. Rüyada benden başka kimse yoktu. Biraz daha oyalanırsam asla öğrenemeyecektim. Hemen açtım paketi. İçinden bir başka paket daha çıktı ve üzerinde bir not yazıyordu:
"Ben bir hediyeyim kiraza benzeyen Ve bir gerçeğim rüyaya benzeyen"
Biraz durdum, düşündüm. Ne demekti şimdi bu? Annem beni her an uyandırabilirdi. Acele etmeliydim. Nihayet ikinci paketi de açabilmiştim ama bir başka notla ve bir paketle daha karşılaştım:
"Verdiğim sözü tuttum Yaramazlıklarını unuttum Sen de sözünü unutma Yarın günlerden cuma"
Bu not, daha ilginç ve şifreliydi. Kimdi verdiği sözü tutan, yaramazlıklarımı unutan? Ben hangi sözü vermiştim? Yarın günlerden cuma mıydı gerçekten? Daha fazla düşünmeden üçüncü paketi de açtığımda, her şeyi olmasa da birçok şeyi anladım. Sevinçten zıplamaya başladım. Babamdı... Sözünü tutmuştu; hem de dediği gibi, hem de tam istediğim gibiydi. Çok mutluydum, uyanmak istemiyordum bu rüyadan. Dünyanın en mutlu kirazı bendim. Ne kirazı, ben bir çocuktum. Bu halimle, içinde kurtların halay çektiği zıplayan bir kiraza benziyor olabilirdim.
O, benimdi artık. Benim topumdu. Hem de gerçek bir futbol topuydu; hemen patlamayanından, yamuk gitmeyeninden. Ben hâlâ zıplıyordum. Rüyam hiç bitmiyordu. Karanlık olana kadar zıpladım. Topum zıpladı, ben zıpladım. O benden yükseğe zıplayabiliyordu.
Kapının zili çalmaya başladı. Babam gelmişti. Hemen koştum, diğer hediyemi açmadan. Paketin içinden bir hediye daha çıktığını söylemeyi unuttum değil mi? Neyse şimdi çok sevinçliyim, sonra anlatırım. Babamın boynuna atladım. "Ooov... Sen çok büyümüşsün, koca kiraz, boynumu acıttın", dedi. Aman Allah'ım, rüyalarda kimsenin canı acımazdı ki... "O zaman bu bir gerçek; rüyaya benzeyen" dedim. Babam güldü, ben güldüm...
"Demek hediyelerimi çok beğendin", dedi. Evet, ama diğer hediyemi bahçede unutmuştum. İçinde ne olduğunu bile bilmiyordum. Hemen bahçeye koştum. Hediyem yerinde yoktu. Sadece kâğıtlar vardı. Neler oluyordu. Acaba demin babamın kucağındayken uykuya mı dalmıştım? Belki de bu gerçekten bir rüyaydı. Yine de çok garipsedim. Bu rüya benimse, hediye de benimdi. Kim almışsa haksızlıktı bu yaptığı. Annem bahçeye gelip beni yemeğe çağırdı. Eve giderken şeftali ağacına asılı bir kâğıtla karşılaştım ve "pes doğrusu" dedim. Babam çok şaşırdığında böyle söyler. Birisi benimle oyun mu oynuyordu? Çünkü kağıtta şunlar yazıyordu:
"Kiraz değilim, ama tadım var Cuma gününe kadar vaktin var Sabır, sevgi, çaba, biraz da kafa Bahçeyi kirletmeseydin ya Mustafa!"
Kayıp hediyem yenecek bir şeydi galiba. Hatırlıyordum onu hayal meyal; yuvarlak değil, düz, ince ve uzundu. Acaba dondurma mıydı? Öyleyse onu erimeden bulmalıydım. Cuma günü ne olacaktı? Hediye paketinde ne vardı? Babam mutlaka bilirdi. Hem ben bahçeyi ne zaman kirletmiştim? Topumu kıskanan biri rüyama girmiş ve çalmış olmalıydı diğer hediyemi. Karnım çok acıkmıştı. Umarım yemekler rüya değil, gerçektir diye düşündüm. |